Sosyal Medya

Güncel

İsrail’i korkutan Kudüs hasretimiz ve hayalimizdir

'İsrail’in, Beytü’l-makdis’te üç Filistinli’yi şehit etmesiyle başlayan gerilim, yine İsrail’in işgalci sıfatıyla bu mekanı ibadete kapatarak onu tırmandırmasıyla, yoğun tepkileri beraberinde getirdi.'



Ömer Lekesiz / Yeni Şafak

KuÅŸkusuz bu tepkilerin en etkilisi Türkiye’den, CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan’dan geleniydi.

ErdoÄŸan ilk tepkisinde, Kudüs’teki sıkıntılı günlerin Osmanlı’nın elinden çıkmasıyla baÅŸladığını ve günümüzde adeta bir kabusa dönüştüğünü söylemiÅŸ ve bu kabusu üreten tek taraf olarak Ä°srail’in Beytü’l-makdis’i Müslümanlara yasaklayarak, gerilimi fiili iÅŸgale dönüştürmek istediÄŸine dikkat çekmiÅŸti.

Ä°srail DışiÅŸleri Bakanlığı Sözcüsü Emmanuel Nahshon, bu tepkiye, Beytü’l-makdis’i Müslümanlara ve dolayısıyla ibadete kapatan tarafın kendileri olduÄŸunu unutup, dini özgürlüklere ve azınlık haklarına saygılı oldukları yalanını tekrarlayarak, “ErdoÄŸan’ın kendi ülkesinin sıkıntıları ve sorunlarıyla ilgilenmesi daha iyi olur. Osmanlı Ä°mparatorluÄŸu’nun günleri çoktan bitti. (...) Camdan evde yaÅŸayan ErdoÄŸan’ın baÅŸkalarının evine taÅŸ atmaması gerekir” ÅŸeklinde bir cevap vermiÅŸti.

Sözcünün bu cevabında daha azınlık kelimesiyle baÅŸlayıp,  Filistin halkı üzerinden Müslümanların hak ve hukukuna yöneltilen saygısızlığın, Osmanlı sembolüyle pekiÅŸtirilip, camdan ev metaforuyla tehdit katına taşınması önemlidir.

Filistinlilerin dünya nüfusu Yahudilerin dünya nüfusundan bir milyon daha fazla, Filistin topraklarındaki mevcut nüfusu ise Yahudilerinkine eşittir.

Ä°srail, dini duyguları harekete geçirilen ve reddedemeyecekleri büyük teÅŸviklerle kandırılan dünya Yahudilerinin Filistin’de devÅŸirilmesiyle kurulabildi. Bu operasyonun doÄŸal sonucu olarak Filistinli nüfus da devÅŸirilen Yahudilerin sayısına denk olarak sürgüne gönderildi.

ErdoÄŸan’ın kabus olarak nitelediÄŸi Ä°srail iÅŸgaline, zulmüne, cinayetlerine ve tek yanlı ilhaklarına raÄŸmen kendi toprağında Ä°srail’e karşı direnen Filistinliler’in, adını zikrettiÄŸimiz Ä°srail sözcüsü tarafından  “azınlık” kelimesinin içine alınmaya çalışılması, tüm dünyada yerleÅŸik bir kanaat olan Yahudi sinsiliÄŸinin ve politik yüzsüzlüğünün yeni ifadesinden baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir.

Osmanlı’nın Yahudiler için, cemaat olmaları ve ibadet özgürlüklerini sürdürmeleri bakımından deÄŸerini ayrıca ele almaya ise hiç gerek yoktur. Tarih ortadadır ve Kanuni’nin imha edilmekten kurtardığı Yahudileri taşıyan gemilerin izleri suya da kazınmıştır.

Ancak bu bahiste, Osmanlı bile, ondan öncesini kapatan bir perde durumundadır. Çünkü, Hezekiel’in Kudüs için söylediÄŸi “Kökenin ve doÄŸumun açısından Kenan ülkesindensin; baban Amorlu, annense Hititli’ydi.” sözü, Ä°branilerin Tevrat’tan bile silemedikleri bir hakikat olarak varlığını korumakta, öte yandan Hititler’in Türk olduklarına dair arkeoloji esaslı tarihi kayıtlar ve Hz. Ä°brahim’in Amori(Arabistan kökenli Arap) olduÄŸuna dair kültürel rivayetler de gerçekliklerini sürdürmektedir. Buna göre Türklerin gerek ırki, gerekse dini planda Kudüs’teki varlıkları, Ä°braniler’inkinden çok öncedir.

Daha yakın bir tarihten baktığımızda da Türkler’in Kudüs’le olan ilgilerinin derinliÄŸi yine deÄŸiÅŸmemektedir. Anadolu’nun kapılarının Türklere açılış tarihi olan 1071, aynı zamanda Kudüs kapısının da Türkler’a açıldığı tarihtir.

Mısır Fâtımî HalifeliÄŸi’nin sınırları içinde bulunan Filistin’de Büyük Selçuklu Devleti’ne tâbi bir Türkmen beyliÄŸi kuran (yaklaşık 1069-1070) Kurlu Bey’in 463’te (1071) ölümü üzerine beyliÄŸin başına geçen Selçuklu Emîri  Atsız b. Uvak, aynı tarihte Kudüs’ü fethedip BaÄŸdat Abbâsî HalifeliÄŸi ve Selçuklu Sultanlığı adlarına hutbe okuttu. (Kaynak: DÄ°A). Dolayısıyla Türkler’in Kudüs’teki hakları Selçuklular’la baÅŸladı, Osmanlılar’la da silinmesi, iptal edilmesi mümkün olmayan milli, dini, siyasi ve hukuki bir boyut kazandı.

“Kendi ülkesinin sıkıntıları ve sorunlarıyla ilgilenme” uyarısına bitiÅŸik Camdan ev tehdidine gelince:

Camdan ev metaforu, Türklerin Kudüs’le olan, genel siyasi zorunluluklarla kimi tarihsel kesitlerde zayıflamış gibi görünse de kopması asla mümkün bulunmayan baÄŸlarının derinliÄŸi, saÄŸlamlığı ve sürekliliÄŸi nedeniyle baÅŸvurulan bir metafordur ve dolayısıyla Ä°branilerin, Türkler’in Kudüs’e mahsus kadim aidiyetlerinden, mevcut hasretlerinden ve hayallerinden ürettikleri korkunun asıl nedenidir.

Mısır’daki Sisi, körfezdeki Katar, Ä°ran’daki ekonomik abluka, Pakistan’daki yargı darbelerinin, AB deÄŸerlerinden (aslına yabancılaÅŸma vaadinden) uzaklaÅŸma eÄŸilimi gösteren (ve 15 Temmuz FETÖ darbesiyle diz çöktürülemeyen) Türkiye’yi yalnızlaÅŸtırma çabasından ibaret olduÄŸu, bu çabanın da asıl, Ä°branilerin zikredilen korkularından kaynaklandığı artık gün gibi aÅŸikardır.

Bu durumda bize düşen, camdan ev metaforunun Türkiye merkezli olarak gösterilmesine raÄŸmen, onun sınırlarının Afganistan, Ä°ran, Pakistan, BangladeÅŸ, Endonezya, Körfez ülkeleri, Yemen, Somali, Güney Afrika, Uganda, Sudan, Mısır, Balkanlar, Kırım, Azerbaycan ve Gürcistan’dan baÅŸladığının asla ve asla unutulmamasını saÄŸlamak; buralarda meydana gelmiÅŸ ve gelebilecek olayları doÄŸru okumak ve doÄŸru tedbir üretmek, oralardaki kardeÅŸlerimizle olan baÄŸlarımızı korumak ve sürekli olarak güçlendirmektir.

Yıl hesabına vurduğumuzda yakın zamanın ağırlaşması, bizi Kudüs konusunda bir gevşekliğe, yılgınlığa ve ümmet içi bir ayrılığa sevk etmemelidir.

Çünkü herkes kendi zamanından imtihandadır ve bu imtihanın başarısı zamanın kendisinden değil bizzat iman, niyet ve çabadandır.

Kaynak: Yeni Åžafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.